“Bizim paramızla geziyorlar”
- GİRİŞ20.05.2024 09:23
- GÜNCELLEME20.05.2024 09:24
Eski Türkiye’de “cumhurbaşkanları” ve “başbakanlarla” seyahat eden tüm konuklar ile geziye katılan gazetecilerin masrafları, hazineden karşılanırdı.
Yurtdışı seyahate gidenler, ulaşım, konaklama ve yemek masraflarının dışında gittikleri ülkelerde uğradıkları barların, hatta başka zevklerin parasını bile devlete ödetiyorlardı.
Uzun yıllar Hürriyet gazetesinin “Genel Yayın Yönetmenliği” görevini yürüten ve o gezilere defalarca katılan Ertuğrul Özkök, 13 Eylül 1999’daki yazısında, o günlerde uygulanan prosedürü şu sözlerle anlatmıştı:
“Cumhurbaşkanı Demirel'in gezilerine katılan gazetecilerin uçak, hatta otel masrafları Cumhurbaşkanlığı tarafından karşılanır.
Rahmetli Özal da başbakanlığının ilk yıllarında yanına aldığı gazetecilerin bütün masraflarını devlete ödetirdi.
Başbakanlığının son yıllarında bu uygulamadan vazgeçti.
Gezilere katılan gazeteciler uçak ve otel giderlerini kendileri karşılamaya başladılar.
Bunun için Başbakanlık'ça önceden belli bir ücret alınır, sonra kesin hesap çıkınca, ya geriye para ödenir veya üstü iade edilirdi.
Özal'dan sonra, Demirel ve Çiller'in başbakanlığı sırasında bu uygulamadan vazgeçildi.
Bu arada önemli bir ayrıntıyı da bir gazeteci olarak belirteyim.
O dönemlerde dış gezilerin organizasyonu mükemmelin de ötesindeydi.”
Devletin malını “deniz”, yemeyeni de “keriz” gören bu çarpık gelenek, AK Parti’nin iktidara gelmesiyle terk edildi.
Başkan Erdoğan’ın gezisine katılan gazetecilerin tüm masrafları ya kendi ceplerinden ya da bağlı bulundukları medya kurumları tarafından ödenmeye başlandı.
Ben hiç katılmadım ama Başkan Erdoğan’ın gezilerine iştirak eden gazeteciler bu gerçeği defalarca dile getirdi.
Hatta dün telefonda görüştüğüm Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni ve Haber7 yazarı Hasan Öztürk, cumhurbaşkanlığına ait uçak alınmadan önce yemek ve konaklama masraflarının dışında uçak biletlerini de kendilerinin temin ettiğini söyledi.
Buna rağmen birileri, Erdoğan’ın uçağına binen gazetecilerin devlet imkânlarıyla gezip tozduğunu sanıyor.
Muhalif gazetelerde kalem oynatan bazı kalemşörler ile paralı troller hala hiç utanmadan;
“Tüm masraflarını devletin karşıladığı cumhurbaşkanı ve bakan uçaklarından inilsin artık” diye ahkâm kesmeyi sürdürüyor.
Şu sıralar CHP’nin kanalı Halk TV’de program yapan ve sürekli iktidarın arkasından atıp-tutan Akif Beki, kaleme aldığı yazısında bu kirli algıyı yönelik şu ifadeleri kullanmıştı:
“Küba'da, Cohiba Oteli'nin önünde topluca araç beklerken beni tanıyan bir Türk turist yaklaştı yanıma ve hararetle elimi sıkarak analizini patlattı:
‘Ben benim paramla geziyorum ama siz de benim paramla geziyorsunuz...’
Cumhurbaşkanı'yla uçtuğumuz için yeme-içme ve konaklama masraflarımızın devlet kesesinden karşılandığını zannediyordu. Zannetmiyor, böyle olduğundan emin...
Dedim ki:
“Hayır, ben senin paranla değil Aydın Doğan'ın parasıyla geziyorum, diğer herkes de kendi kesesinden harcıyor...’
Duraksadı... Kafasında kurduğu senaryo çökmüştü... Ama toparlanması uzun sürmedi. Giderken hâlâ o kazanıyor, ben harcıyormuşum gibi bakıyordu...”
*
Evet…
Türkiye’de özellikle CHP destekçisi muhalif kesim, yıllardır “parayı kendilerinin kazandığını fakat iktidarın ve ona destek veren gazetecilerin bunu harcadığını” sanıyordu…
Fakat işin aslının böyle olmadığı, 2 dönemdir kurdukları kirli ittifaklar sayesinde yerel seçimlerde göstermelik başarılar elde eden CHP’li belediye başkanları sayesinde ortaya çıktı.
Kimi CHP’liler belediyelerden toplandığı öne sürülen paralarla kule dikerken…
Kimileri de kızlarına yurtdışında aldıkları malikânelerle gündem oldu.
Hele içlerinden biri var ki ele geçirdiği belediyenin bütçesinin zevki için harcamaktan çekinmiyor.
Kim mi?
Tabii ki İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu…
İmamoğlu, göreve geldiği 2019 yılından beri belediyenin imkânlarını kendi konforuna ve kariyer planlamasına tahsis etmiş durumda.
Mesela!
Florya’daki başkanlık lojmanı dururken, belediye kasasından 20 milyon TL ödeyerek tadilatını gerçekleştirdiği Rumeli Hisarı'ndaki “müze vasıflı” tarihi “Hisar Üstü Konağı”nda konaklıyor.
“Çevre denetleme” görevi yürütmesi gereken İBB’ye ait “Çevre 1” isimli tekneyi işe gelip gitmek için 'makam aracı' olarak kullanan da kendisi…
İBB kasasından düzenlediği ultra lüks yemeklerde kişi başı bir oturuşta birkaç asgari ücret ezdikleri defalarca basına yansıdı.
Beş yıl boyunca İBB’nin parasını har vurup harman savuran İmamoğlu şimdi o nimetleri yandaşlarına tahsis etmiş durumda…
2027 Avrupa Oyunları imza töreni için İtalya’nın başkenti Roma’ya kiraladığı 300 yolcu kapasiteli özel uçak ile giden ve beraberinde İsmail Saymaz, Barış Pehlivan, Ruşen Çakır, Alişer Delek, Yavuz Oğhan ve Ertuğrul Özkök gibi 45 yandaş gazeteciyi götüren Ekrem İmamoğlu’nun masrafları belediye kasasından ödediği ortaya çıktı.
AK Parti öncesi düzenlenen beleş geziler için “mükemmelin de ötesindeydi” diyen Ertuğrul Özkök, bir günlük maliyeti yaklaşık 20 milyon lirayı aşan İmamoğlu’nun gezisi hakkında detay vermezken…
Ballı geziye katılan ve geceliği 50 bin ile 98 bin TL arasında değişen şehrin en lüks otellerinden Parco Dei Principi Grande Hotel & Spa’da konaklayan fondaş gazeteciler arasında yer alan Nevşin Mengü…
Geçmişte yaptığı canlı yayınlarda yerli ve milli gazetecilere, “Yiyin, Efendiler Yiyin; bu Doyumsuz Sofra Sizin, Doyuncaya, Tıksırıncaya, Çatlayıncaya Kadar Yiyin!” şeklinde ifadelerle çamur attığı halde…
Dün, “Bizim o parayı cebimizden ödemek boyumuzu aşar" diyerek, içinde tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan İBB’nin parasını yediklerini açıkça itiraf etti.
Yıllardır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağına binen ve tüm masraflarını kendi cebinden karşılayan milli gazetecilere “benim paramla geziyorsunuz” diye iftirası atan…
CHP tabanı ile kiralık kalemler ise Roma’da suçüstü olan İmamoğlu’na ve fondaş gazetecilere tek kelime etmiyor.
Adamlara helal olsun…
Biz “dürüst” lidere bile sahip çıkamazken, adamlar kendi “yiyicilerine” toz kondurmuyor!
Yorumlar77