Yapıcı Gazetecilik (Constructive journalism)
- GİRİŞ10.05.2024 09:14
- GÜNCELLEME12.05.2024 20:22
(Tüm formalarıyla birlikte) Medyadan bağımsız tartışabildiğimiz önemli sorunlarımız neler? Ya da var mı böyle bir sorunumuz? Mesela terörü, şiddeti, istismarı, cinsel sömürüyü, bilinçsiz tüketimi, çevreyi, aile değerlerine, kültüre ve kimliğe ilişkin sorunları, bağımlılığı, hatta geniş bir yelpazede dini, nefret söylemini, ayrımcılığı, ırkçılığı, kutuplaşmayı, dezenformasyonu medyadan bağımsız tartışabiliyor muyuz? Özellikle de bizim gibi farklı gerçekliklerin, farklı ülke tasvirlerinin olduğu, medyanın da buna göre konumlandığı zıtlıklar ülkesinde? Kötü haber iyi haber midir? Nihayetinde tiraja, reytinge, tıklanmaya ya da manşete giden yol, skandallardan, sansasyondan veya entrikadan mı geçmektedir?
Yapıcı Gazetecilik, medyanın haber verme işlevini kuşatan, sansasyona, skandallara, negatifliğe, önyargılara, kan varsa manşet var kültürüne karşı bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Bu manzaranın insanlarda bir yorgunluğa, bıkkınlığa neden olduğu düşüncesiyle... Kendi iç uyumlarını-dengelerini sağlamak için daha fazla haber ve bilgi arayışına giren insanların mustarip oldukları kötü haber bağımlılığına ve acımasız dünya sendromuna karşı koruyucu bir faktör olma iddiasıyla her geçen gün sesini daha fazla duyurmaya çalışıyor.
Kökeni Kuzey Avrupa’ya, Danimarka’da faaliyet gösteren ve egemen gazetecilik kriterlerine meydan okuyan bir enstitüye dayanıyor: Constructive Institute. Günümüzde yapıcı gazetecilik olarak adlandırılan arayışın bizdeki kökeninin aslında daha eskiye dayandığını söyleyebiliriz: II. Meşrutiyet’in ilk günlerine. Meşrutiyetin ilanının yarattığı sarhoşlukla, ilgili-ilgisiz herkesin basın yaşamına dâhil olması ya da basın patlaması, çılgınlığı, işleri o kadar kötü bir noktaya taşıdı ki esaslı gazetecileri, gazetelerin “muzır neşriyatının” önünü almaya dönük bir özdenetim mekanizması kurmak zorunda bıraktı.
Bu girişimi genel anlamda yapıcı gazetecilik anlayışına dair, biraz da şartların zorlamasıyla bir antrenman olarak ele almak pekâlâ mümkün. Danimarka’dan çok önce yani. Osmanlı’nın yıkılış döneminde doğal yollarla varlık gösteren bu kurumun kalitesinden hâlâ çok uzakta olduğumuzu söylemeliyim.
Yapıcı Gazetecilik, iyi gazetecilik olarak da adlandırılıyor. İnsanların karmaşık bir dünyada yollarını bulmalarına yardımcı olma, onları güncel olaylar hakkında bilgilendirme ve önemli bağlantıları açıklama hedefiyle. Gazeteciliğin ancak bu şekilde bilinçli bireysel kararların temelini oluşturacağı savunulmakta. Bu çerçevede gazetecilerden “iyi bir hikâyeyi”, yani medya ile vatandaşlar arasında güven inşa eden, diyaloğu ve demokrasiyi güçlendiren ve toplumsal uyumu teşvik eden bir hikâyeyi, nasıl oluşturabilecekleri konusunda kafa yormaları bekleniyor. Bu sadece sorunları ortaya çıkarmakla kalmayıp, çözümlere de odaklanmakla, gerçeğin elde edilebilecek en iyi versiyonu için görüş açılarını genişletmekle, tartışmayı kolaylaştırmakla, yarına odaklanmak ve iyi uygulamaları ortaya koymakla mümkün olabiliyor.
İnternetle birlikte gelen dijital yozlaşma ya da kaos, haber endüstrisini adeta derinden sarstı: Gazeteciliğin iş modelleri, haber takipçilerinin dikkatini çekmeye dönük rekabet, aynı zamanda haberin hız ve hacim kazanarak giderek daha sansasyonel hale gelmesi...
Yapıcı gazetecilik teorisyenleri, geleneksel haberciliğin genellikle negatiflik-olumsuzluk ve şüphecilik eğiliminde olduğu, güncel haberlerin ilgili bağlam ve araştırmayla bağlantılı olarak sunulması gerekliliğinin göz ardı edildiği iddiasındalar.
Teorisyenlere göre bu dengesizlik, insanların gerçekle algı arasında bazen abartılı bazen de aksi istikamette gidip gelmelerine yol açıyor. Örneğin ülkelerinin performansını gerçekte olduğundan çok daha aşağı düzeyde değerlendirebiliyorlar. Ya da ülkeleri hakkında inandıkları, genellikle gerçeklerden çok uzak şeyler oluyor. Ülkelerinin artık yaşanılacak durumdan çıktığı iddiasıyla Batı ülkelerine dönük parlak bir gelecek arayışına girenler mesela. Ancak yaşadıkları pek çok sıkıntıdan sonra yanlış düşündüklerini fark edebiliyorlar.
SİYASİ KUTUPLAŞMA VE YAPICI GAZETECİLİK
Politik kutuplaşmanın artması, dijital veya geleneksel medya ortamlarında, özellikle de sosyal medya ve ağlarda partizan gündemlerin, siyasi fanatizmi besleyen partizan haberciliğin genişlemesine yol açıyor. Skandal içeriklerin, öfkeden, nefretten beslenen algoritmaların ve dezenformasyonun işlemesi için en elverişli ortam. Sonuç: Medyaya olan güvenin daha da zayıflaması. Ek olarak denetim ve eleştiri gibi medyanın asli fonksiyonlarının sığlaşması. Aksesuar, giyim-kuşam, yeme-içme denetimi düzeyine indirgenmesi. Ülkenin geleceğini ilgilendiren politika ve uygulamaların veya bunları konu edinen etkinliklerin magazinleştirilmesi örneğin. Bu tür toplantılar bir ara kim esnedi, kimin gözleri kapandı, kimi nereye oturdu, kim kiminle göz göze geldi şeklinde haberleştiriliyordu.
Yapıcı gazetecilik teorisyenlerinin kutuplaşmaya dair, günümüz konjonktürünü yakından ilgilendiren başka açıklamaları da var. Örneğin, politikayı kapsayan yapıcı gazetecilik, siyasetçileri, partizan konuşma noktalarından uzaklaştıracağı ve toplumun acil sorunlarını ele almak için somut önerilere yönlendireceği inancıyla, at yarışı spikerliğinden (Rahmetli Erbakan Hoca bu tabiri zaman zaman kullanırdı) daha çok vatandaşların bilinçli kararlar verebilmeleri için gerekli detaylara odaklanmayı tercih etmekte. Toplumun farklı kesimleri arasındaki bilgi açığını kapatmaya dönük mesafe almayı da ilave bir fayda olarak değerlendirebilirsiniz.
Yapıcı gazetecilik Türkiye’de İletişim fakülteleri müfredatına girmeli, RTÜK’ün ve ilgili diğer kuruluşların, ulusal ve yerel düzey meslek örgütlerinin eğitim programlarında gereken ilgiyi görmeli. Ülkemizde şimdiye kadarki ortam yapıcı gazetecilik için son derece elverişsizdi. Ancak 31 Mart sonrasında bu durumun değişebileceğine dair bazı sinyaller var. Bu sinyalleri, yalnızca medya bağlamında değil toplum olarak da doğru okumalıyız. Politika değişikliğine gidenler, kendileriyle birlikte çevrelerini de değişime ikna etmeliler. Dua edemezsin, başörtüsü takamazsın gibi İslamofobik ve kültürel ırkçı reaksiyonlar II. Yüzyıl Türkiyesine yakışmıyor. Bu tür reaksiyonlar medyanın bir kesimince değil, tümü tarafından eleştirel, yapıcı ve yol gösterici bir tarzda çerçevelenmeli. Laikliğin İslamofobi ve/ya kültürel ırkçılığa gerekçe yapılmasının toplumsal barışa hizmet etmeyeceği artık anlaşılmalı.
Elbette buna direnenler olacaktır. Alışkanlıkları terk etmek zor. Medyanın değişime ayak uydurmakta zorlandığı yerlerde takipçilerin oluşturacağı güçlü bir dalga hem motivasyonu arttıracak hem de süreci kolaylaştıracaktır. Nasıl mı? Haftaya hep birlikte ele almaya çalışalım.
Yapıcı Gazetecilik hakkında ayrıntılı bilgi için:
constructiveinstitute.org
mediasupport.org
bonn-institute.org
akademie.dw.com
Sağlıcakla Kalın,
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber7
Erciyes Üniversitesi
X: @mediadjournal
Yorumlar5