Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomi yönetiminde gayet uyumlu bir çalışma yürütüyor.

Kendileri söylemiyorlar ama çevreden duyuyoruz.

Bir araya geldiklerinde bazen bir odaya kapanıp, 5 saat durmaksızın çalışıyorlarmış.

Bu, saatlerce durmaksızın çalışma alışkanlığının ikisi için de bir hayat prensibi olduğunu biliyoruz.

İki isim de, çok başarılı birer eğitim ve iş kariyerine sahip.

Devlet Planlama Teşkilatı kökenli olan Cevdet Yılmaz, AK Parti’nin ilk yıllarından itibaren mutfakta çalıştı, yani işin görünmeyen emek gerektiren bölümlerinde uzun yıllar görevler üstlendi.

Parti programlarının, seçim beyannamelerinin hazırlanmasına katkılar verdi.

Uzun uzadıya anlatmaya lüzum yok.

Mehmet Şimşek’in Batmanlı yoksul bir aileden çıkıp, nerelerden nerelere geldiği, nasıl bir parlak kariyer elde ettiği de herkesin malumu.

Mayıs 2023 seçimlerinden çıkıldığında Türkiye, ciddi bir ‘ödemeler dengesi’ problemiyle karşı karşıya idi.

Ha, şunu ifade edeyim:

Bu durumun bir numaralı müsebbibi olarak, öncesinde Nurettin Nebati döneminde uygulanan ekonomi programını görmek, her şeyden o dönemki tercihleri sorumlu tutmak bence adil bir yaklaşım olmaz.

Şunlardan dolayı:

Pandemi sonrası piyasa dengelerinin bozulması, bütün dünyada enflasyonun yükselmesi, enflasyona cevap vermek adına faiz artırma kararlarının devreye sokulması, 2022’de Rusya/Ukrayna savaşı ile enerji fiyatlarının deyim yerindeyse ‘patlaması’, tarihimiz boyunca gördüğümüz en yıkıcı depremlerden biri olan 6 Şubat depremleri…

Üst üste gelen bütün bunlar, ekonomi üzerinde negatif etkiler bıraktı.

Ama kimseler söz etmese de, o zorlu dönemde büyüme odaklı bir ekonomi programının uygulanması, ciddi bir istihdam üretti, işsizliği geriletti. 

CEVDET YILMAZ’DAN GÜZEL BİR HABER: ‘DOLARİZASYON’ KRİZİ GERİDE KALDI

Dün sabah Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la Kanal 7’de yaptığımız Başkent Kulisi programı için bir araya geldik.

Program öncesinde kahvaltı yapıp sohbet ettik.

Orada konuştuklarımız ‘off the record’ kapsamına girdiği için detaylı anlatamam ama bir izlenim olarak şunun altını çizeyim:

Ekonomi yönetiminde, ekonomide işlerin yoluna girmekte olduğuna dair ciddi bir umut oluşmuş durumda.

Büyüme ve istihdam perspektifi sert faiz artışlarına rağmen korunuyor.

Tüketimi azaltan ama üretim, yatırım ve ihracatı teşvik eden ‘selektif kredi’ uygulaması, reel sektörün canlı kalmasına yardımcı oluyor.

Bu sayede işsizlikte sert bir tırmanış söz konusu olmadı.

Güçlü istihdam perspektifi korunabiliyor.

Biz de halkın ekonomi algısında ‘doların durumu’ çok belirleyici.

Dolar sert bir şekilde yukarı doğru hareket etmişse, ekonomi üzerinde kara bulutlar toplanıyor, kötü günler yaklaşıyor şeklinde anlaşılıyor bu durum.

Dünkü yayında da Cevdet Beyle konuştuk.

Şu anda dolar konusunda Türkiye’nin eli gayet rahat durumda.

Döviz baskısı olmadığı için, dolar ılımlı seyrediyor, hatta yerinde sayıyor.

Halbuki, seçim öncesinde ne demişlerdi:

“1 Nisan’dan sonra dolar 40 lira olacak, 50 liraya çıkacak.”

Ekonomist sıfatını taşıyan kimseler, sırf siyasi saiklerle, toplumu dolar almaya yönlendirmeye çalıştı.

Bunu kötü niyetli bir şekilde yaptılar tabi.

Siyasi bir bedel üretmesi için.

Yılmaz, ekonomist görünümlü bu spekülatörlerin vatandaşın ‘Kollektif hafızasında’ yer etmesi gerektiğini söylüyor:

“Seçim döneminde dolar artacak diye bir hava estirdiler. Vatandaşı maalesef yanlış yönlendirdiler. Kredi kartıyla girip borç alıp döviz alanlar olduğu söyleniyor. Birileri kasıtlı olarak spekülasyon ürettiler. Vatandaşımızın kolektif hafızasında bu olayın yer etmesini gerektiğini düşünüyorum.”

“ENFLASYONDA YAZ DÖNEMİNDE 4 AY HIZLI BİR DÜŞÜŞ GÖRECEĞİZ”

Cari açık düşüyor.

Düşüyor derken, bir yıl içinde 60 milyar dolardan 31,5 milyar dolar seviyelerine kadar geriledi.

Enerji fiyatları 2022’ye göre epeyce sakinleşmiş durumda.

Turizm gelirleri artıyor.

Merkez Bankası’nın rezervleri artıyor, ülke risk primi düşüyor, kişi başına düşen milli gelir 13 bin doların üstünde seyrediyor, kredi derecelendirme kuruluşları not artırıyor.

Bunların hepsi ekonominin toparlanmaya doğru ilerlediğine işaret ediyor.

Enflasyon en yakıcı problem olmaya devam ediyor.

Ancak bu konuda da, ekonomi yönetiminin kararlı ve umutlu bir şekilde ileriye ve yakın geleceğe baktığını ifade edebilirim.

Yılın ikinci yarısında enflasyonda hızlı bir gerileme olacağına dair sık sık mesajlar veriliyor.

Dünkü yayında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, bunun nasıl olacağına dair daha anlaşılır cümleler kurdu.

Mesela yaz aylarından itibaren enflasyonun 4 ay üst üste toplam 20 puan gerileyeceğine vurgu yaptı.

Aktaralım:

“Haziran'ın 3'ünde yayınlanacak olan enflasyonda yıllık olarak zirveyi göreceğiz. Ondan sonraki 4 ayda hızlı bir düşüş göreceğiz: Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül dönemi. 20 puanlık bir düşüş bekliyorum. Bu tabi kabaca. Dolayısıyla ciddi bir düşüş bekliyoruz yaz döneminde.” 

Türkiye’nin ekonomisinin iyileşmesi için doğrudan yabancı sermayeye ve yatırımcıya ihtiyacı var.

Doğrudan yabancı sermayenin sıcak paraya göre avantajı şu:

Ülkede reel yatırımı olan yabancılar, o ülkenin başına kötü şeyler gelmesinden o ülke vatandaşları gibi tedirgin olabiliyorlar.

Bu da kalıcı istikrar anlamında bir fırsat sunuyor.

Sıcak para, zor zamanlarda hızlıca ülkeden uzaklaşabiliyor ancak doğrudan yatırım yapanlar için bu böyle değil.

O nedenle doğrudan yatırım çekmek daha zor ama daha kalıcı ve fayda üreten bir enstrüman olarak görülebilir.

Seçimsiz 4 yıllık perspektif, Türkiye’nin önüne bu anlamda da bir fırsat penceresi açmış durumda.

Daha doğrudan ve daha kalıcı yatırımlar anlamında.

Ekonomide enflasyon da dahil düzelme işaretleri ufukta belirmiş durumda.

Ümit edelim bu pozitif beklentileri etkileyecek pandemi, enerji fiyatlarında patlama, yeni bir deprem türü (Allah korusun) şimdiden öngörülemeyen sürpriz, negatif faktörler denklemin içine girip gidişata dair umutlara zarar vermesin.