Kudüs

  • GİRİŞ03.05.2024 09:05
  • GÜNCELLEME06.05.2024 08:12

İsmailağa Cemaati; gizemli yapısı, müntesiplerinin kendilerine özgü yaşam biçimi ve İslam'i değerlere yönelik gösterdikleri hassasiyet ile her zaman gündemde oldu.

İstanbul'un orta yerinde bulunmasına ve herkese açık olmasına rağmen, adeta devletin bile giremediği bir “getto” gibi lanse edildi.

Özellikle 28 Şubat sürecinde ve sonrasında sürekli hedefte olan cemaat üyeleri bir yandan elim suikastlere maruz kalırken, diğer yandan Fatih İsmailağa Caddesi'nde “mini eteklerle” dolaşan “troliçe”lerce kışkırtılmaya çalışıldı.

1954 yılında İsmailağa’da “imam” olarak göreve başlayan Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca Efendi etrafında kümelenen cemaat mensupları, tüm bu provokatif girişimlere rağmen 70 yıldır sufi tavırlarını hep muhafaza etti.

İsmailağa liderini yurt dışına götürmeye çalışmışlar! İkinci Gülen vakası böyle önlenmişİsmailağa liderini yurt dışına götürmeye çalışmışlar! İkinci Gülen vakası böyle önlenmiş

Binlerce seveni olduğu halde, her türlü tazyik ve tahrike rağmen İsmailağa’dan en ufak bir şiddet eylemi ve nefret söylemi sadır olmadı.

Her şeyi Sünnet-i Seniyye’ye uygun olarak yapmaya çalışan, tekke ile medreseyi, ilim ile zikri, âlim ile dervişi bir camide toplayan İsmailağa Cemaati bu sayede;

2015 yılında, Bakanlar Kurulu kararı ile “kamu yararına çalışan bir kuruluş” olarak akredite edildi.

Kiliselerin, sinagogların, camilerin iç içe olduğu ve adeta küçük bir “Kudüs”ü andıran Fatih’in Çarşamba semtinde yer alan İsmailağa cemaatinin bir başka özelliği ise Fener Patrikhanesi’ne karşı ifa ettiği görevdir.

İsmailağa Cemaati tarihinde bir ilk! Kapılarını basına açtılarİsmailağa Cemaati tarihinde bir ilk! Kapılarını basına açtılar

Bilindiği üzere İsmailağa Camisi ile Fener Patrikhanesi arasında birkaç metrelik mesafe var.

Eninde sonunda ekümenliğinin kabul edileceğini düşünen Fener Rum Patrikhanesi’nin, Fener ve Balat civarında “Vatikan” tipi bir devlet kurma emeli güttüğü sır değil...

Bu yüzden Rumların yıllardır 5-10 misli paralar ödeyerek ilerde patrikhaneye devredilmek üzere Fener ve Balat’tan mülk satın aldığı biliniyor.

Bu gerçeği geçmişten beri bölgede görev yapan muhtarlar da doğruluyor.

Bölgenin yeniden Bizans kimliğine kavuşması ve Ortodoksların merkezi olması için özellikle Çarşamba’yı adeta muhasara altına alan ve Fener Patrikhanesi'ne karşı bir set oluşturan İsmailağa cemaatinin bölgeden tahliyesi gerekiyor.

İşte bu sebeple yıllardır patrikhanenin önündeki en büyük engel olan İsmailağa’ya yönelik bir sindirme ve tasfiye operasyonu yürütülüyor.

Bu kirli operasyon kapsamında Mahmut Ustaosmanoğlu’nun damadı Çukurbostan Camii İmamı Hızır Ali Muratoğlu Hoca, 1998 yılında camide uğradığı bir silahlı saldırıda şehid edildi.

Eylül 2006’da ise cemaatin önde gelen isimlerinden emekli imam Bayram Ali Öztürk herkesin gözü önünde Mustafa Erdal adlı katil tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Erdal’ın suç ortağı olan esrarengiz 3 kişi ise cinayet sonrası delil bırakmamak için ‘öldürün’ diye bağırarak katili linç etti.

Bu tür provokasyonların yanı sıra İsmailağa’nın bölgede etkisini kırmak için Haçlının ve uluslararası Siyonizmin güdümünde faaliyet gösteren yapılanmalar da bölgeye sızdırıldı.

İsmailağa Cemaatinin kuruluşu ile eş zamanlı olarak bölgede faaliyet göstermeye başlayan ve “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsüne sahip olan “Kokoşizm”in ülkemizdeki temsilcisi konumundaki “Soroptimist” kulüpler ile “nifak” saçan bazı münafıklar da o muhitte konumlandırıldı.

Buna rağmen şer cephesinin planları hep akim kaldı.

*

Bu güne kadar gerçekleştirilen tüm sindirme girişimlerine karşı dik duran ve Haçlı- Siyonist emellere karşı İslam’ın bayraktarlığını yapan İsmailağa Cemaati’nin başı şu sıralar “bölünme” belası ile dertte…

Bizans oyunlarına, laikçi azınlığın ve FETÖ’nün kumpaslarına karşı destansı bir mücadele veren İsmailağa cemaati, manevi önder Mahmut Ustaosmanoğlu ve akabinde halifesi Hasan Kılıç Hoca Efendinin Hakk’a irtihalinin ardından çalkantılı bir dönem girdi.

Cemaat, İsmailağa Camii’nin emekli imamı Ahmed Fikri Doğan’ı yeni “şeyh” olarak ilan ederken, “Cübbeli Ahmet grubu” da Denizli vekili İbrahim Uslu’yu tabi oldu.

Fondaş kalemşölerin ve laikçi yobazların,

“Mahmut Efendi’den sonra İsmailağa öldü!” diye göbek attığı işte bu kaos ortamında, İsmailağa Cemaati ilk kez kapılarını basın mensuplarına açtı.

Yaklaşık 20 gazetecinin katıldığı ve mevcut duruma ilişkin meselelerin ele alındığı toplantıda bendeniz de hazır bulundum.

Geçmişte cemaate yönelik gerçekleştirilen kumpasları, daha sonra CHP’de siyaset yapan hukukçuların “Devrim yasaları çiğneniyor” diyerek yargı eliyle yürüttüğü susturma girişimlerini ve münferit bir hadise süsü verilen suikastleri yakından bilen bir gazeteci olarak, toplantıda anlatılanları can kulağıyla dinledim.

Salih Topçu, Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu ve Abdullah Kılıç Hoca Efendilerin samimi beyanlarıyla, İsmailağa cemaatinin devletin kılcal damarlarına sızmak dahil hiçbir gizli ajandası olmadığına ve tek amaçlarının “irşad” olduğuna bir kez daha ikna oldum.

Ne zaman bir “fetva” durumu hâsıl olsa, görüşlerine başvurduğum…

İstihbarat raporlarında bile hakkında,

“Dini görüş ve fetvaları, genellikle Diyanet ile uyum arz eder” şeklinde müspet ifadelerin kullanıldığı İsmailağa Cemaati’nin özellikle genç nesil için ne derece önem arz ettiğine birebir şahitlik ettim.

Peygamber Efendimiz, büyük fitnelerde, “oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar" buyuruyor.

Dolayısıyla her iki tarafta da kıymetli insanlar olduğunu düşünen biri olarak bu süreçte susmanın, konuşmaktan evla olduğunu düşünüyorum.

Yaşanan ihtilafın bir an önce son bulması için de dua ediyorum.

Malumuz…

Ümmetin ihtilafı yüzünden önce “Büyük Kudüs”ü Haçlı-Siyonist ittifakına kaptırdık…

Eğer böyle giderse, “Küçük Kudüs”ü de “Kin kapısı”nı açmak için can atanlara kaptıracağız!

Yorumlar20

  • Hatice Akgül 2 hafta önce Şikayet Et
    Kalemine sağlık kardeşim duygularımıza tercüman oldun Rabbim birlik beraberlikten ayırmasın ümmeti Muhammet’i
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Abdulbaki Yeşil 3 hafta önce Şikayet Et
    Mükemmel yazı bu konu kitap olur sayın abim. Çok derin işler var devletimiz en ufak bir zaafa uğramaması lazım. Plan çok çok eski, Yakın tarih ise Bedreddin Dalan in sinsi sinsi bölgeyi (surlardan sarayburnuna kadar ) tam bir Ortodoks Harikanı yani Bizans yapma projesi var. Ayasofya bunları bozdu Khora Kariye inşallah bozdu. Bölgeye yoğun Suriyeli yerleştirip oyunu iyice bozmak lazım.
    Cevapla Toplam 15 beğeni
  • Asım KG 3 hafta önce Şikayet Et
    "Eninde sonunda ekümenliğinin kabul edileceğini düşünen Fener Rum Patrikhanesi"ne verilecek en güzel cevap olarak; 5816 sayılı Laiklerin şarj olduğu kanun kaldırılmalı, Türk tarihi yeniden yazılmalı, Osmanlı Hanedanına iade-i itibar edilmeli ve gasp edilmiş hakları geri verilmeli, Millete sorulmadan lağvedilen Hilafet Müessessesi yeniden tesis edilmelidir!
    Cevapla Toplam 33 beğeni
  • Kaan 3 hafta önce Şikayet Et
    Çok kıymetli bir razı daha. Allah İslam için samimice çalışan herkesten razı olsun. Amin
    Cevapla Toplam 16 beğeni
  • Rafik 3 hafta önce Şikayet Et
    "Miras" konusu, bu toplumu hem vareden hemde yok eden 1 numarali konu. Bu toplum " Miras " konusunda Değiştirilemez anayasa geliştirip besikten mezara her çocuga ezber & kabul ettirmedigi surece bu toplum aslaha var olamaz !!!
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat