Edep ve ahlak sınırları aşılınca
- GİRİŞ19.04.2024 08:51
- GÜNCELLEME22.04.2024 08:58
Tarih boyu insan, kendi kendisinin kurdu olmuştur. İnsana en büyük düşman kendi nefsi ve bitmek tükenmek bilmeyen sınırsız arzularıdır. Bir türlü doymak bilmeyen egosu, ayakları yerden kesik şımarıklığı, gökyüzünden yeryüzüne inmeyi hazmedemeyen kibri, insan gibi milletin arasında yaşamayı, dolaşmayı beceremeyen ayaklarına pranga, ellerine kelepçe olan bağ kendi nefislerimiz ile haksız hukuksuz gayri meşru çıkarlarımız olmuştur.
Nefsi ve çıkarlarına esir düşen bir insanın veya toplumun en büyük kaybı hak etmeden kazandıklarıdır. Hırsızlık’ la, rüşvet’ le, milletin malını gasp etmek’ le, helal’ a haram ihaleye fesat karıştırmakla, makamı ve devlet gücünü yanlış kullanmakla, mazlumun hakkını yemek ve gasp etmekle, hak hukuk, adalet ve kalkınma, toplumsal barış ve huzur olmaz ve sağlanamaz. Adaletin sağlanamadığı bir toplumda dirlik düzenlik, kardeşlik, huzur ve esenlikten bahsedilemez.
Gerek; sosyal ve kültürel yanımızda, gerekse; siyasi ve ticari hayatımızda eylem ve söylemlerimiz birbirine uymuyor, uyuşmuyor ve benzemiyorsa; doğru ve dürüst bir insan ve toplum değiliz demektir. Fert ve toplum olarak ikiyüzlülüğü mutlaka terk etmek, ya olduğumuz gibi görünmek veya göründüğümüz gibi olmak zorundayız Müslüman bir toplum olarak. Bir gün Müslüman gibi, diğer gün kâfir ve münafık gibi görünmek ve yaşamak ikiyüzlülüktür, samimiyetsizliktir.
İnsanın en büyük düşmanı kendisi olduğu gibi, en büyük yalancısı da kendisidir. Karakter ve huy haline getirdiği kendi yalan, iftira eylem ve söylemlerine önce kendisi inanır, sonra da diğer insanlardan kendi sahtekârlıklarına ve yalanlarına inanmasını bekler.
Bu yüzden insan, kendisine, hemcinslerine ve yaratılan her şeye karşı acımasız ve zalimdir. Kendi sonunu hazırlayan cahil, kendi cehennemine odun taşıyan hamal, kendi cezasını kesen hâkim ve kendi zindanını inşa eden zalim bir yaratıktır.
Ne kadar hududulahı çiğnerse, insan o kadar azgınlaşır, palan koparan, dizgin kıran vahşi bir hayvana dönüşür. Kendisine verilen imkân ve fırsatları en hoyrat bir şekilde harcar. Kanun hukuk, ölçü, sınır ve sistem tanımaz. Sistem adına yaptığı ve yapacağı her şey baştan sona düzensizlik ve bir kargaşa mimarlığıdır.
İnsanı, insanın tekeline veren sistem ve düzenlerde hiçbir zaman dirlik, düzenlik, Hak, hukuk ve hakkaniyet olmaz. Hak, güçlülerin ve gücün elinde milletin gasp edilmiş malı, millete karşı dayatılan ve en hafif ifadeyle millete karşı tehdit ev zorbalık silahı olarak kullanılır.
‘’Hak haklının en mukaddes malıdır’’ evet ama Hakkı ancak güçlü olabilirsen zalim ve gasıplara karşı savunabilir, elde tutabilir ve hayata hâkim kılabilirsin. Mademki, müminler izzet ve şeref sahibidir. Mademki, “Hak daima üstün gelir; ona karşı galebe edilmez” peki neden Mü’min’ ler kâfir ve münafıklara karşı yenilir?
Her yerde ve her zaman galip gelen; Allah’ın hükmüdür, insanların gücü, saltanatı, gürültüsü ve şamatası değil.
Allah’ın ölçü ve hukukunu savunmak ve yaşamak güzel ahlaktır. Peygamberimiz, ‘’Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’’ buyurur. ‘’Hak ve hukuka riayet etmek, yalan ve iftira etmemek, ölçü ve tartıya helal ve harama dikkat etmek, Hukukullahı korumak…’’ Mü’minin ziyneti olan güzel ahlaktır.
Utanmayalım, sıkılmayalım, sık sık tekrarlayalım. Hepimiz cesaretle kendi boy aynamıza bakalım! Kendi iç muhasebemizi yapıp kendimizi hesaba çekelim! Suçu, hatayı, başarısızlığı başkalarında değil, kendimizde arama yiğitliğini ve mütevazılığını gösterelim. İşte o zaman; aynada gördüğümüz veya görmek istemediğimiz resim kendimiz olduğuna şahit olacağız. Dert, sorun, problem, çözüm kendi elimizde ve irademizdedir.
Hala hatalarımızı göremiyor, söyleyemiyor isek kaybedenlerden oluruz. Hem bu, hem de öbür dünyadan kaybedenlerden. Hakkı hakikati, Allah ve kitabını kaybedenlerden. Edep ve ahlakımızı kaybedince (Allah korusun) kendimizi de, ülkümüzü ve ülkemizi kaybedenlerden olacağımızı asla unutmamalıyız.
Mıh, nal, at, komutan, savaş, ülke ve esaret örneğinde olduğu gibi bir kıvılcım bütün ormanı ve ülkeyi yakabilir. Vesselam!
Arif Altunbaş, Haber 7
Yorumlar7