İran’ın Şam Konsolosluğu’na saldırı
- GİRİŞ06.04.2024 08:53
- GÜNCELLEME07.04.2024 12:51
İran’ın Şam Konsolosluğu’na geçtiğimiz pazartesi günü düzenlenen hava saldırısında bu ülkenin en seçkin askeri gücü niteliğindeki Devrim Muhafızları Ordusu’nun üst düzey yetkililerinden 7 kişinin öldürüldüğü açıklandı. Bunlardan ikisinin Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü’nün önde gelen komutanlarından Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi ile yardımcısı Tuğgeneral Hadi Hacı Rahimi olduğu bildirildi. Devrim Muhafızları Ordusu sözcüsü olayla ilgili açıklamasında ayrıca 5 askeri danışmanın da saldırıda hayatını kaybettiğini söyledi.
Bu saldırıyı siyonist işgal rejimi güçlerinin gerçekleştirdiği konusunda herhangi bir şüpheye mahal yok. Gerçi işgal rejimi saldırıyı sahiplenme anlamında resmi bir açıklama yapmış değil. Ancak sözde Savunma Bakanı Yoav Gallant yaptığı bir konuşmada saldırıyı kendilerinin gerçekleştirdiklerine işaret eden ifadeler kullandı. İşgal rejiminin sınır ötesine yönelik saldırılarında çoğu zaman bu tür bir taktik kullandığı, olayla ilgisini resmen beyan etmekten kaçınarak sorumluluk yüklenmek istemezken, siyasi nitelikli açıklamalarında kendi rolünü ifşa ederek bir yandan kendi siyonist toplumuna yönelik mesaj vererek onun nezdinde prestij kazanmak, bir yandan da gerçekleştirilen saldırıyı hem bir intikam ifadesi hem de ileriye dönük saldırıların habercisi niteliğinde tehdit aracı olarak kullanmak istediği biliniyor.
Fakat saldırının siyonist işgal rejimi tarafından gerçekleştirildiği konusunda herhangi bir şüphe olmadığından İran’ın mukabil cevap ve tavrının da ona karşı olması tabiidir.
Başta dini lider Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi olmak üzere İran’ın üst düzey yetkilileri olayla ilgili açıklamalarında siyonist işgal rejiminin bu saldırısının karşılıksız kalmayacağını vurguladılar.
İşgal rejiminin bu saldırısının, Güney Lübnan tarafından onun hedeflerine yönelik olarak gerçekleştirilen saldırılara karşı intikam ve kendince “cezalandırma” amaçlı olduğu tahmin ediliyor.
Bu durum karşısında işgal rejiminin, İran’ın cevap vermesi ihtimaline binaen savaşın ateşinin daha geniş bir alana yayılması, bölgesel hale gelmesi ve kendisini zorlayacak yeni cepheler oluşması endişesi taşıyor olması gerekmez mi? Bu mümkündür, ancak işgal rejimi böyle bir durumun ortaya çıkmasının ABD’nin de doğrudan müdahalede bulunmasına fırsat tanıması ve bölgesel mahiyet kazanacak savaşın kendi lehine dönmesi beklentisi içinde olması da muhtemeldir. Yahut İran’ın şimdiye kadar izlediği tutumdan, savaşın bölgesel mahiyet kazanmasını onun da kendi açısından tehlikeli ve sakıncalı göreceği dolayısıyla cevabını kısıtlı düzeyde tutma ihtiyacı duyacağı hesabı yapmış olması da mümkündür.
Hadiselerin seyrinin ne yönde olacağı önümüzdeki günlerde biraz daha netlik kazanabilir. Sadece açıklamalardan hareketle ciddi bir gerginlik yaşanıp yaşanmayacağı konusunda güçlü tahminlerde bulunma imkanımız yok. Çünkü bundan önce de bu türden açıklamaların fiiliyata çok fazla aksetmediğine dair tecrübeler var.
Ancak hadiseyi bir “İran-İsrail gerginliği” dairesi içinde okumak yerine İslam dünyası genelinde ve uluslararası boyutta ele almak gerekir. Şam’daki İran Konsolosluğu’na saldırı düzenlerken ABD ve Avrupa’nın desteğinden cesaret alan siyonist işgal güçleri aynı tarihte Gazze’de de Amerika merkezli World Central Kitchen isimli yardım kuruluşunun bir aracını hedef alarak içinde ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Polonya vatandaşlarının da yer aldığı, üstelik işgal ordusuyla koordinasyon sağlayarak yardım çalışmalarına karşı saldırı düzenlenmemesi için anlaşmış durumdaki 7 kişilik bir ekibi toptan imha etmiştir. Bu saldırı tüm insanlığa ve insani değerlere yönelik bir saldırı niteliğindedir.
Dolayısıyla siyonist vahşetin artık tüm insanlık açısından bir tehdit olduğu ve bu tehdide karşı insanlığın ortak tavır almasının zorunlu olduğu gerçeğinin görülmesi gerekir. Siyonist tehdidin sürmesi bütün İslam alemini ve hatta tüm insanlığı düşündürmesi gereken önemli bir sorundur.
Ahmet Varol / Yeni Akit Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol