Oruç fidyesi ne zamana kadar verilmeli? 30 günlük fidye miktarı ne kadar?

Fidye, Ramazanda ihtiyar kişilerin veya hastalığından şifa bulma ümidi kalmamış kimselerin, oruç tutamadığı her gün için fakir ve ihtiyaç sahiplerine ödemesi gereken bedeldir. Fidye, bir fakirin bir günlük doyacağı ölçüde ve iki öğünden hesaplanmaktadır. Peki oruç fidyesi ne zamana kadar verilmeli? 2024 fidye miktarı ne kadar?

Oruç fidyesi ne zamana kadar verilmeli? 30 günlük fidye miktarı ne kadar?
Oruç fidyesi ne zamana kadar verilmeli? 30 günlük fidye miktarı ne kadar?
GİRİŞ 06.04.2024 12:20 GÜNCELLEME 06.04.2024 12:21

İhtiyarlık sebebiyle veyahut hastalığının iyileşmesi mümkün olmamasından dolayı tutamadığı oruçları kaza edemeyecek kişiler, kaza etmeleri mümkün olsaydı evvela kaza etmeleri gerekirdi. Bu itibarla kaza etmeleri mümkün olmadığı için bir vecibe olarak fidye vermeleri gerekmektedir. Bu şekilde yapılması İslam’ın sayısız güzelliklerinden bir tanesi olup güç yetiremeyenler için kolaylık sağlamaktadır.

2024 Fidye Miktarı Ne Kadar?

Fidye miktarı, bir fakirin bir günlük doyacağı ölçüdedir ve iki öğünden hesaplanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında fidye ile fitre aynı miktardadır.

2024 yılı fidye miktarı 130 lira olarak belirlenmiştir. Bu rakam en az verilebilecek miktardır, kişi imkanına göre daha çok verebilir.

Fakat 30 gün boyunca oruç tutamayan kişinin en az düzeyde vermesi gereken tutar 3.900 liradır.

Fidye nedir, hangi durumlarda gerekir?

Fidye, bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel demektir. Dinî bir terim olarak fidye, oruç ibadetinin eda veya kaza imkânının kalmaması sebebiyle veya hac ibadetinin edası sırasında işlenen birtakım kusurların giderilmesi için ödenen maddî bedeli ifade eder.

Kur’ân-ı Kerîm’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu fidye öder.” (el-Bakara,2/184) buyrulmaktadır. Buna göre ihtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra bu oruçları kaza etme imkânı bulamazsa, her gününe karşılık bir fidye öder (Serahsî, el-Mebsût, 3/100; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/37-39).

Öte yandan Şâfiîlere göre, Ramazan ayının kaza borcu herhangi bir mazeret olmaksızın yerine getirilmeden, öteki Ramazan gelecek olursa, kaza borcuna ilaveten bir de fidye ödeme yükümlülüğü ortaya çıkar (Nevevî, el-Mecmû’, 6/364; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 2/175).

Şâfiî mezhebinde fidye ödeme yükümlüğünün ortaya çıktığı bir diğer mesele de gebe ve emzikli kadınlarla ilgilidir. Emzirme ve hamilelik sebebiyle çocuğunun sağlığı hakkında endişe duyan annelerin, oruç tutamadıkları günleri hem kaza etmeleri hem de fidye vermeleri gerekir. Fakat çocuk hakkında değil de kendileri hakkında endişe ederlerse o zaman sadece kaza gerekir (Nevevî, el-Mecmû’, 6/267).

Hac ve umre ile ilgili görevler yerine getirilirken meydana gelen bazı eksiklikler için uygulanması gereken maddî yaptırım da fidye kapsamına girer (el-Bakara, 2/196).

Bir fidye, bir kişiyi bir gün doyuracak yiyecek miktarı veya bunun ücretidir. Bu da “sadaka-i fıtır” ile aynı miktarı ifade eder. Bu, fidyenin asgari ölçüsüdür. İmkânı olanların daha fazla vermesi daha iyidir (el-Bakara, 2/184; Merğinânî, el-Hidâye, 1/124)

Tutmadığı oruçları kaza etmeden oruç tutamayacak hâle gelen kimse ne yapmalıdır?

Fakihlerin çoğunluğu, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu kadar fidye öder.” (el-Bakara, 2/184) âyetinden hareketle, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden ölüm döşeğine düşmüş kimselerin oruç borçları için fidye ödenmesi vasiyetinde bulunmalarının müstehap olacağını söylemişlerdir. Eğer vasiyet etmişse mirasçıları malının üçte biri oranında bu vasiyeti yerine getirirler (Merğinânî, el-Hidâye, 1/124; bkz. Serahsî, el-Mebsût, 3/100; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/37-38).

Fidye, ölenin bıraktığı maldan teçhiz, tekfin masrafları ve borçları çıkarıldıktan sonra, kalan malın üçte birinden verilir. Şâyet fidye üçte birden çok tutarsa, fazla olan kısım ancak varislerinin rızası ile ödenebilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/425).

Şâfiî mezhebine göre ise bir kimse imkânı olduğu hâlde fidyeyi vermeden ölürse, vasiyete gerek olmaksızın bıraktığı mirastan ödenir. Zira onun fidye ödemesi, hasta ve yolcunun orucu kaza etmesi gibidir (Nevevî, el-Mecmû’, 6/259).

Oruç fidyesi ne zamana kadar ödenmelidir?

Oruç fidyesinin tutarı, fıtır sadakası kadardır. Bu fidyeler Ramazan’ın başlangıcında verilebileceği gibi Ramazan’ın içinde veya sonunda da verilebilir. Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye güçleri yetmiyorsa Allah’tan bağışlanmalarını isterler.

Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse, fidyelerini vermiş bile olsalar tutamadıkları oruçları Hanefîler'e göre kaza ederler (Kâsânî, Bedâî’, 2/105; Merğinânî, el-Hidâye, 1/124). Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nâfile bağış/sadaka sayılır.

Oruç fidyesi kimlere verilebilir?

Oruç fidyesi, tıpkı fıtır sadakasında olduğu gibi onları verecek kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul Müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl (üst soy) ve fürûuna (alt soy) veremez. Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürû ise çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.

Yine bir kimse hanımına zekât, fitre ve fidyesini veremeyeceği gibi hanımı da kocasına bunları veremez.

Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir (Zeylaî, Tebyîn, 1/301).

Oruç tutacak gücü olduğu hâlde tutmayan bir kimse, bu oruçlarının fidyesini vererek oruç borcundan kurtulmuş olur mu?

Oruç için fidye verilmesi, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar için geçerlidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) ve sahabenin uygulaması, fidyeden bahseden âyetteki “oruç tutmakta zorluk çekenler.” (el-Bakara, 2/184) ifadesinin yalnızca yukarıda sayılan kimseleri kapsadığını göstermektedir. Buna göre, oruç tutmaya gücü yettiği hâlde tutmayan veya geçici bir sebeple tutamayan kimseler hakkında fidye hükmü yoktur (Buhârî, Tefsîr (Bakara), 26 [4507]; Müslim, Sıyâm, 149-150 [1145]).

Mazeretsiz oruç tutmayanların, tutmadıkları oruçları kaza etmeleri ve tövbe istiğfar etmeleri gerekir. Ayrıca, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, fidye vermiş bile olsalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse tutamadıkları oruçları Hanefîler'e göre kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyeler oruç borcunu düşürmez (Kâsânî, Bedâî’, 2/105; Merğinânî, el-Hidâye, 1/124).

Fidye verme gücü olmayan kişiler ne yapmalıdırlar?

Senenin hiçbir mevsiminde oruç tutamayacak kadar yaşlı olan (pîr-i fâni) kimselerin, maddî durumları uygunsa Ramazan’ın her bir günü için bir fakire fidye (yani bir fitre) vermeleri gerekir. İyileşme umudu olmayan hasta da bu hükme tâbidir (el-Bakara, 2/184).

Fidye verecek gücü olmayanlar ise fidyeden sorumlu olmazlar (İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/38). Ancak kasten tutmadıkları oruçların uhrevî sorumluluğunu taşırlar. Bu durumda olanların yapabileceği Cenâb-ı Hak’tan bağışlanma dilemektir.

Ahmet Işık Haber7.com - SEO Editörü
Haber 7 - Ahmet Işık

Editör Hakkında

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümünden (İngilizce-Almanca) 2015 yılında mezun oldu. 6 yıllık gazeteci. TRT’de staj yaptı. Haber7.com’da mesleğe ilk adımı atarak internet haberciliğine başladı. Halen Haber7.com’da SEO editörü olarak görev yapmaktadır.
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
AB'den İsrail açıklaması: Seçim yapmak zorunda kalacağız
Fenerbahçe Beko Final Four'da kaybetti