Mansur ve Ekrem’in evleri, Bay Kemal’in müthiş tespiti!
- GİRİŞ25.03.2024 09:21
- GÜNCELLEME27.03.2024 08:27
Mansur Yavaş…
Gazete bayii çalıştıran ve sattığı günlük 500 adet gazeteden elde ettiği gelirle evini geçindiren Ahmet Sadık Bey ile eşi Havva Hanımın 5 çocuğundan ikincisi olarak dünyaya geldi.
Yavaş’ın ağabeyi öğretmendi.
En küçük kardeşi ise sabah erkenden kalkıp abonelerin evlerine gazete dağıttığı, akşamları da kahvehane ve içkili lokantalarda “Milli Piyango” bileti sattığı için yorgun argın gittiği okulda başarısız olup mecburen sanayiye girmiş ve “oto boyacılığını” meslek edinmişti.
Fakat küçük kardeşin talihi sanayide de gülmemişti.
1994 yılının bir ekim gününde geçirdiği kaza sonrası aylarca yoğun bakımda tutulan ve Bağ-Kur borcunu ödemediği için sigortası geçersiz olan küçük kardeş, hastanede rehin kalmıştı.
Ailesinin maddi durumu ortada olduğu için ancak Ankara halkının düzenlediği “yardım kampanyasında” toplanan paralarla rehin tutulduğu hastaneden kurtulabilmişti.
Mansur Yavaş ise o dönem kendi yağında kavrulan bir avukattı.
“Ülkücü” kimliğinin de yardımıyla 5 yıl sonra Beypazarı Belediye Başkanı seçildi.
Bazıları onun için “mucizevi başkan” güzellemesi yapsa da onu yakından tanıyanlar, “10 yılda Beypazarı’nda bir tuvalet bile yapamadığını” söyledi.
Akabinde, siyasi kıvraklığı sayesinde MHP’den, bir dönem nefret ettiği CHP’ye geçti ve ABB Başkanı seçildi.
Başkan olduktan sonra verdiği bir demecinde, “benim maaşımı halk veriyor. Ben onlardan toplanan vergiyi harcıyorum” dedi.
Göreve geldikten sadece iki ay sonra Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün günler öncesinde yaptığı tüm uyarılara rağmen bayramı bahane ederek 13 gün tatile çıktı.
O tatildeyken Ankara’yı sel bastı.
Belediyenin ihmali yüzünden 3 vatandaş sel sularında altına boğularak can verirken, yıllarca “milliyetçilik” üzerinden duyar kasan Mansur Yavaş’ın, felaket sırasında Chatham House’un bulunduğu İngiltere’nin başkenti Londra’da keyif çattığı ortaya çıktı.
Başkanlığının ilk günlerinde “halktan toplanan vergiyi harcadığını” söyleyen ve koltuğa oturur oturmaz Londra’ya tatile koşan gazete dağıtıcısı Ahmet Sadık Yavaş’ın oğlu Mansur Yavaş, görevdeki son günlerinde yine Londra ile anılıyor…
Fakat bu defa durum farklı…
1994 yılında, hastanede rehin kalan kardeşini Ankara halkının topladığı yardım paraları ile kurtaran Mansur Yavaş’ın…
30 yıl sonra, Türkiye’de iş bulamadığı için İngiltere’ye gittiğini söyleyen kızına Londra’da ev satın aldığı ortaya çıktı.
Hoş…
Mansur Bey evi “32 yıl taksitle” aldıklarını iddia ediyor ama bu bile “belediyenin parasını harcadığını” söyleyen Yavaş’ın ve ailesinin ekonomik açıdan geldiği seviyeyi özetliyor.
Hazır “1994 yılından” bahsetmişken…
O yıllarda henüz genç bir delikanlı olan Ekrem İmamoğlu da hem kendi parasını kazanmak hem de aile bütçesine katkı sağlamak için Güngören’de mütevazı bir köfteci dükkânı işletiyordu.
Personel yetişmediği zaman alt kata inip bulaşık yıkayan, tezgâhta usta işi aksatınca ızgaranın başına geçip köfte kızartan İmamoğlu, tıpkı “kankası” Mansur Yavaş gibi siyasete meylettikten sonra büyük değişim yaşadı.
Soyadı gibi hayatı da değişen Ekrem İmamoğlu, şimdilerde sadece İstanbul’a değil dudak uçuklatan bir servete hükmediyor.
Fakat her iki görevi arasında taban tabana zıt bir durum var…
Örneğin 2019 yılında İBB’yi 25 milyar lira borçla devralan İmamoğlu, 2023 sonu itibariyle belediyenin borcunu tam 150 milyar liraya çıkarmış durumda…
Öte yandan, İmamoğlu’nun yüzde 80 oranında hisse sahibi olduğu İmamoğlu İnşaat ise yine Aralık ayının son günlerinde yapılan yönetim kurulu toplantısı ile 31 milyon 700 bin TL olan sermayesini 103 milyon 700 bin TL artırarak 135 milyon liraya yükseltmiş…
Yani İstanbul batarken İmamoğlu ailesi ihya olmuş…
İşte bu sermaye artışı üzerine kafa yorarken, çok değer verdiğim bir gazeteci büyüğüm; maaşını İstanbul halkının ödediği vergilerden alan Ekrem İmamoğlu’nun servetinin bununla sınırlı olmadığını söyledi.
Tıpkı Mansur Yavaş gibi Ekrem İmamoğlu’nun da şeffaf olmayan bir şekilde ultra lüks evler edindiğini ve 7 Mart’ta açıkladığı mal varlığı listesinde bu 3 villanın yer almadığını söyledi.
Tabii bizim duyduklarımızı başkaları da duymuş.
Bendeniz tam bu konuyu yazacakken, İmamoğlu’nun herkesten gizlediği, Sarıyer Reşitpaşa Mahallesi’nde, Emirgan Korusu'nun hemen üstünde yükselen ve değeri 50 milyon doları bulan 3 adet saray yavrusu villası ifşa oldu.
Üstelik İmamoğlu bu villaların 2’sini mal varlığı listesinde gözükmesin diye tam da listeyi açıkladığı gün, yakın arkadaşı Ali Nuhoğlu tarafından 2021’de kurulan Güllüce Tarımcılık Sanayi Tic. A.Ş. adlı paravan şirketin tüm hisseleriyle birlikte satın almıştı.
Şu anda tadilat aşamasında olan bu iki villada Ekrem İmamoğlu’nun babası ile çalışanlarının konaklayacağı ifade ediliyor.
İmamoğlu, hemen bitişikte olan ve şu anda kentsel dönüşüm kapsamında yenilenen üçüncü villayı ise emekli bir bürokrattan satın aldı.
1993'ten 2018'e kadar çekilen uydu fotoğraflarında net şekilde görülen beyaz villayı İBB Başkanı seçildikten kısa bir süre sonra yıktıran ve 3 yıl kadar boş kalan bu noktada geçen yıl yapı için izin alan Ekrem İmamoğlu, burada 2 kat ve altta 1 bodrum şeklinde tasarlanan…
İçerisinde yüzme havuzundan spor salonuna, saunadan bahçesine kadar pek çok detayın düşünüldüğü ve kendisinin ailesiyle yaşayacağı ultra lüks bir malikâne inşa ediyor.
Villa inşaatında, çatıya kadar yükselen asansör kulesinin projeye aykırı olduğu ve kaldırım payına uyulmadığına yönelik iddialar var ama satın alma sürecindeki şaibelerin yanında bu usulsüzlükler devede kulak kalıyor.
Özetle…
Her fırsatta şeffaflıktan dem vuran ve sürekli “yoksulluk” edebiyatı yaparak prim kasmaya çalışan Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu, siyasete girdikten sonra ekonomik açıdan epey yol almışa benziyor.
İkilinin, seçime sayılı günler kala patlak veren lüks ev rezaletlerini görünce aklıma ilk gelen şey Kemal Kılıçdaroğlu’nun o meşhur tespiti oldu.
Kulakları çınlasın Kemal Bey, 2021 yılında Bilecik Bozüyük’te kanaat önderleri, muhtarlar ve STK temsilcileriyle yaptığı toplantıda siyasette zenginleşmenin mümkün olmadığını belirttikten sonra;
“Bir kişi siyasete girdikten sonra zenginleşmişse bilin ki malı götürüyor” demişti…
Belli ki Kemal Bey’in bildiği bir şeyler varmış!
Yorumlar29