Kur’an bilinciyle mücadele azmi
- GİRİŞ16.02.2024 08:57
- GÜNCELLEME16.02.2024 08:57
Bugün Gazze’de ve Filistin’in genelinde, azgınlıkta sınır tanımayan ve emperyalizmin şımarttığı düşmana karşı çok zorlu bir mücadele veriliyor. Böyle bir mücadele dolaylı olarak ağır bir bedele mal oluyor. Çünkü orada tüm dünya Müslümanlarının onur ve şerefini savunan kararlı gençlerimiz sadece siyonist işgalciye değil çağın tüm ceberrut güçlerine karşı savaşıyor.
Böyle bir savaşta çok zor günlerden geçiliyor. Ama bütün zorluklara rağmen geleceğe ümitle bakabilmeli ve mücadele azmimizi muhafaza edebilmeliyiz. Çünkü Kur’an-ı Kerim bize bu bilinci veriyor.
“O (düşman) topluluğu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız sizin acı çektiğiniz gibi onlar da acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan onların ummadığını umuyorsunuz. Allah ilim sahibidir, hakimdir.” (Nisa, 4/104)
Yüce Allah düşmanın da acı çektiğini hatırlatarak mü’minlere moral verirken ve onları azimlerini muhafaza etmeye yöneltirken önemli bir hatırlatmada bulunuyor: “Üstelik siz Allah’tan onların ummadığını umuyorsunuz.” Çünkü onların ölümden sonrasıyla ilgili bir beklentileri yok. Bütün çabaları dünyalarını kurtarmak için. Bu yüzden de dünyaya bağlıdırlar. Ama siz Allah yolunda öldürülmenin şehadet olduğuna ve bunun da ölüm sonrasında büyük nimetlere, sonsuz mutluluğa kavuşma vesilesi olacağına inanıyorsunuz. Bu yüzden dünyadaki sıkıntıların, acıların onları daha çabuk yıpratması ve teslim bayrağını çekmeye zorlaması söz konusudur.
Bugün Filistin topraklarında, işgalci siyonistler sürekli vahşi saldırılar düzenliyorlar. Ama Filistin’deki direniş grupları da işgale karşı azimle mücadele ediyor. Bu mücadele, dünyanın değişik yörelerinden getirilip işgal edilen Filistin topraklarına yerleştirilmiş göçmen kitleleri huzursuzluğa, endişeye, sürekli ölüm korkusuna, bu korku da onları: “Biz niye daha önce rahat ve güven içinde yaşadığımız ortamı terk ederek buralara geldik?” sorusunu sormaya itiyor. İşte bu soru onlarda “güven içinde yaşayabilecekleri ortamlara geri dönüş” veya “daha güvenli bir ortam arama” hareketini hızlandırıyor. Bu arayış ve geri dönüş ise işgalciye kan kaybettiriyor.
Burada şunu da unutmamak gerekir ki düşmanı izlemekte gevşeklik göstermeme talebi sadece düşmanla göğüs göğüse çarpışanlara değil tüm Müslümanlaradır. Siyonist katilleri izlemekte, onlara karşı direnenlere sahip çıkmakta gevşeklik göstermemeliyiz. Herkes elinden geleni yapar ama kimse, “Beni bağlayan bir şey yok” diyemez.
Yüce Allah en zor zamanlarda bile geleceğe ümitle bakabileceğimizi öğreterek şöyle buyuruyor: “Nihayet peygamberler ümitlerini kestiklerinde ve (insanlar onların) yalanlandıklarını sandıklarında onlara yardımımız ulaştı ve dilediğimiz kurtarıldı. Azabımız ise suçlular topluluğundan geri çevrilmez.” (Yusuf, 12/110) Peygamberlerin halklarının ikna edilmesinin neredeyse imkansız hale geldiğini, onlara düşman olanların da artık her tarafta onların “yalan konuştukları” kanaatinin hakim olduğunu düşündükleri ve çok zor bir sürece girildiği sırada Allah’ın yardımı ulaşmış, suçlular da hak ettiklerini bulmuşlardır. Asıl büyük ceza ise dünya hayatını değil ebedi hayatı kaybetmektir ki azgınlaşmak, aşırı gitmek buna götürür.
Unutmayalım, Mescidi Haram’ı ziyaret için yola çıkanların yollarının kesilmesi ve bir anlaşmayı kabul ederek dönmeye zorlanmaları yüzünden morallerin iyice düşük olduğu sırada Yüce Allah, fetih müjdesini gönderdi ve; “Andolsun ki, Allah Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse Mescidi Haram’a güven içinde, saçlarınızı traş etmiş ve (kiminiz de) kısaltmış olarak korkmaksızın gireceksiniz. (Allah) sizin bilmediğinizi bildi ve bundan önce yakın bir fetih nasip etti. Peygamberini hidayetle ve onu bütün dinlere üstün kılmak için hak dinle gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.” (Fetih, 48/28-29)
Rivayetlerde bildirildiğine göre Medine’nin düşman tarafından kuşatıldığı ve Müslümanların hendek kazdığı sırada Allah Resulü ashabına hakimiyetlerinin nerelere ulaşacağına dair müjdeler veriyordu.
Ahmet Varol / Yeni Akit Gazetesi
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol