Vahşeti tehdit aracı olarak kullanmak
- GİRİŞ15.02.2024 08:09
- GÜNCELLEME15.02.2024 08:09
Siyonist vahşetin iğrenç yüzünü iyi keşfedebilmek için onun bir mikro tipini zihnimizde canlandıralım. Farz edin ki bir kişi başka bir kişiyle kavgalı ve ona zorla bir şey yaptırmak istiyor. Karşı taraf da hakkını istiyor ve tehditlere, baskılara boyun eğmiyor. Çünkü biliyor ki boyun eğerse gasp edilmiş haklarından hiçbirini geri alamayacağı gibi tehdit edildiği hususlarda güvenceye kavuşması ihtimali de yok. Hem gasp edilen hakları geri alınamamış hem de kendisine yönelen iğrenç ve vahşi tehditler devam ediyor olacak.
Saldırgan taraf kendisinin silah ve destek gücünü kullanarak karşı tarafı arabasını yakmakla tehdit ediyor ve yakıyor. Sonra evini yıkmakla tehdit ediyor ve yıkıyor. Sonra çocuklarını katletme, eşini kaçırma gibi iğrenç tehditlerde bulunuyor. Ama bir yandan da karşısındakine, “Teslim olursan bu tehditler konusunda bir güvenceye kavuşamayacaksın, belki biraz ara verir ama o ara geçtikten sonra tehdit ve saldırılara kaldığım yerden devam ederim!” mesajları veriyor. Bu durum karşısında hakkını elde etmek için mücadele edenin yapabileceği tek şey elindeki imkan ve avantajları son raddesine kadar kullanmaktır.
Siyonist işgal güçleri Gazze’ye yönelik olarak dört aydan fazla bir süredir sürdürdükleri saldırılarında vahşeti son raddesine kadar kullandılar. Bu yüzden evlerini terk etmek zorunda kalan insanlardan yaklaşık bir buçuk milyon kişi Refah bölgesine toplandı. Burada şu an oluşan nüfusun %80-85’i bölgenin ahalisinden değil. Gazze Şeridi’nin orta ve kuzey kesimlerinden buraya sürülmüş insanlardan oluşuyor.
Türkiye’de genellikle Mısır’a açılan sınır kapısından dolayı tanınan Refah aynı zamanda Gazze Şeridi’nde, buranın en güneyinde yer alan bir idari bölgedir. Gazze Şeridi’nde il statüsünde olan en küçük idari bölge niteliğindedir. Bu idari bölgenin merkezinde Refah şehri bulunuyor. Mısır sınırında olması sebebiyle buradan Mısır’a açılan bir sınır kapısı var. Ama ne yazık ki siyonist işgal rejimiyle Mısır arasındaki anlaşmalardan dolayı ticari kapı olarak değil sadece yolcu kapısı olarak kullanılabiliyor. Savaş şartlarında insani yardımların sokulması için nispeten kullanılıyorsa da Mısır yönetiminin işgal rejiminin tehditlerine teslim olmuş tavrı yüzünden insani yardımların sokulmasında da tam kapasiteyle değerlendirilemiyor.
Kendilerini “uluslararası toplum” olarak nitelendiren küresel güçler ve onların yönlendirdiği muhtelif uluslararası kurumlar olaylara hep seyirci kaldı. Şimdi iyice azıtmış durumdaki Netanyahu, büyük bir katliam gerçekleştirmek için Refah bölgesine geniş çaplı saldırı tehditlerinde bulunuyor. Uluslararası kuruluşlar ve bazı ülkelerin yönetimleri bunun büyük bir felakete neden olacağı uyarısında bulunuyorlar. Ama bu, siyonist azgınların umurunda değil. Aslında ABD yönetiminin de umurunda değil. Ama ABD yönetimi böyle bir olayın kendi içindeki siyasi dengelere ve özellikle de seçimlere yönelik etkisinden endişe ediyor. Yani onun umursadığı şey Gazze halkının güvenliği ve onlara yönelen tehdidin neden olacağı büyük felaket değil, kendi siyasi çıkarlarıyla ilgili hesapları.
Netanyahu aslında Refah bölgesine yönelik saldırıları başlattı. Ama şimdilik hava saldırılarıyla katliamlar yapıyor. Kara saldırısını ise Filistin direnişini, elindeki esirleri tamamen şartsız bir şekilde serbest bırakmaya zorlamak için tehdit aracı olarak kullanıyor. Onun kara saldırısını başlatma konusunda tereddüt etmesine sebep olan ise böyle bir saldırının, bu saldırıyla kurtaracağını iddia ettiği esirlerin tümünün hayatına mal olabileceği ihtimali. Aslında onun bu ihtimali ciddiye alması esirlerin hayatlarını önemsemesinden değil böyle bir şeyin siyonist toplumda kendisine yönelen tepkilerin artmasına yol açacağı ve kendisinin siyasi geleceğini karartacağı endişesinden kaynaklanıyor.
Fakat daha önce de dile getirdiğimiz üzere bugün Filistin halkının ve onun hakları için mücadele eden direniş güçlerinin önünde direnmekten başka bir alternatif bulunmuyor.
Yeni Akit
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol